Zanka

Yargıtay seksen altı yıldır kullandığı Kızılay’daki tarihi binadan taşınıp yeni yapılan binaya geçti. Yeni bina dört yüz yirmi iki bin metre kare kapalı alana inşa edilmiş. Hesaplarıma göre bin beş yüzün üzerinde odası var.

Birbirinden ayrılmayan çimento ve asfalt ikilisi vasıtasıyla ülke kalkınmasını hedefleyen iktidar, tıpkı Araplar gibi devasa yapıları, sarayları, yeni hizmet binalarını çok seviyor. Hikâyesi, geçmişi, kültürel değeri olan tarihi binalardan nefret ediyor. Zaten bu binalar zamanla ortadan kalkıyor, yerlerine AVM’ler, plazalar inşa ediliyor. Onarmaktan, dönüştürmekten, kullanılır hâle getirmekten hazzetmiyorlar.

Onlara göre beton binaların, bin odalı yapıların varlığı elzem fakat o odaları kullanacak, o yapılarda çalışacak insanları yetiştiremiyor ya da hak edene buyur demiyorlar. Bina var adalet yok. Adaleti tesis eden çimento ve bin odalı yapılar mı, yoksa insan mı? Beton aşığı iktidar, iş, kurumların işlemesine gelince derhal arkasını dönüp uzaklaşıyor.

Hukuk reformu üzerine hukuk reformu yaptılar. Oysa hukuku rahat bıraksa, müdahale etmeselerdi işlemeye devam edecekti. Bugün hak ve hukukun tesis edildiği yer bin odalı beton kutular değil, sosyal medya.  

Haber spikerlerinin ağzından, “Sosyal medyadan gelen tepkiler üzerine tutuklandı…” şeklinde başlayıp devam eden cümleler dökülüyor. Bu cümleler ki ne manaya geldiğini düşünüp irdeleseniz dehşete düşersiniz.

Başıma bir iş gelse, sosyal medya hesabımın büyüklüğüne, ortalığı kaldıracak gücümün olup olmadığına göre varım ya da yokum. Aslına bakarsanız eski çağlardaki gibi bileğiniz güçlüyse hayatta kalıyorsunuz. Akıl ve eğitimin, hukuk ve düzenin bir önemi yok. Zaten bizde, AKP iktidarı döneminde, kurumların gücü ve sağlayacağı nizam henüz keşfedilmedi. Sosyal medyada herkes kendi adaletini kendi sağlıyor.

Yargıtay’ın yeni hizmet binasına ve 2021-2022 Adli Yıl Açılış Töreni’ne dönecek olursam. Sahneye önce Recep Tayyip Erdoğan ve Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca çıktı. Sonra Yargıtay yeni hizmet binası ile Yargıtay alt geçit ve kavşağının açılış duasını yapmak üzere Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş davet edildi.

Erbaş duasında, ölmüş hukuk insanlarına rahmet diledikten sonra, “Hayatta olan binlerce hâkim, savcı kardeşimiz vardır, onları adaletten ayırma Yarabbi.” Şeklinde dua etti, ardından, hesap gününden ahiretten bahsetti. Tüm bunları izlerken duanın kalıplar dışına çıkamadığını, adaletin hesap gününe devredilip işin kolayına kaçıldığını düşündüm. Dua başka şekilde olmalıydı.

Ali Erbaş elleri semada:

Ülkemizin laik sistemi zarar görmesin ki bu sayede din- diyanet siyasete alet edilmesin Yarabbi…

Kameralar karşısında dua edilip inanç gösterişine girişilmesin, halkın dini duyguları sömürülerek birtakım menfaatler güdülmesin Yarabbi…

Ülkenin nüfuslu, güçlü insanları ihtiraslara kapılarak güç ve iktidarı daima ellerinde tutmak uğruna yargıya müdahale etmesin Yarabbi…

Şeklinde dua etmeliydi.

Dualı açılış hakkında Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, İngilizce, “Nasıl başladı nasıl devam ediyor.” Yazarak Atatürk’ün fotoğrafının da olduğu şu tiviti attı.

                                         

                                   

Sayın Altun’a sormak istiyorum:

Onların nasıl başladığı hakkında gerçekten bir fikriniz var mı? Yoksa Atatürk size imam hatiplerin geleneksel müfredatı çerçevesinde, adet üzere olduğu şekilde mi öğretildi?

Onlara karşı sevgi ve saygınız var mı?

Onların kurduğu laik Cumhuriyet ile gurur duyuyor musunuz?

Dünyanın saygı ile önünde eğildiği Mustafa Kemal Atatürk’ün önünde siz de eğiliyor musunuz?

Yoksa bu tivitinizi, gösteriş amaçlı dualı açılışları aklayıp paklamak uğruna Atatürk’ü kullanmak için mi attınız?



Bu içeriğe emoji ile tepki ver