Bir zaman sonra salgın bitecek, ardından ağır bir hastalık yüzünden aylarca yatağa mahkûm olmuş, ölümün nefesini ensesinde hissetmiş, yorulmuş, tükenmiş bir hastanın nekahet dönemi gibi bir dönem yaşayacağız.
Salgını atlattıktan sonra eski günlere döneceğimizi sanmıyorum.
Yığınları tek bir insan gibi düşünün, işte o yığının psikolojisi epey bozulmuş olacak, şey gibi, travma sonrası stres bozukluğu çeken bir insan gibi davranacak.
Ölüm korkusu öyle kolay silinir mi? Tiyatrolar, sinemalar, stadyumlar, camiler, alışveriş merkezleri, pazarlar, restoranlar, kafeler önceki zamanlarımız gibi dolmayacak.
Nasıl salgın süresince tenha yaşamaya alışmamız güç olduysa, edindiğimiz bu alışkanlığı bırakıp hiç düşünmeden kalabalıklara dalmamız da zor olacak.
İnsanlar birbirlerine sokulmayacak. İyi yönleri de var tabii. Sırada beklerken arkamdaki kadın çantasını sırtıma dayamayacak, adamın sigara kokan nefesini almayacağım.
Liste uzar gider, tek bildiğim hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağı.
Kimileri bundan sonra komünizmin kapitalizmi çökerteceğini öngörse de bu bana hiç de mantıklı gelmiyor.
Evet, komünistler çok romantikler hâlâ klasik bir devrimin düşünü kuruyorlar ama…
İnsan günden güne bireyselleşmiyor mu, kişinin kendine has zevkleri, dünya görüşü, inancı yaşamdan farklı beklentileri yok mu?
Bugün beş yaşındaki bir kız çocuğunun bile zevkleri, tercihleri var.
Bireyselleşen insanı komünist bir düzende yaşamaya ikna edebilir misiniz? Herkesin üç aşağı beş yukarı aynı hayatı sürdüğü bir düzene. Edemezsiniz.
Teknoloji ve bilişim sektöründeki gelişmelerden sonra bireyselliğinden vazgeçip kendini topluma adamış bir insan tipi yaratamazsınız.
Kişi her geçen gün daha çok özgürlük istiyor, oysa komünizm eşitlik üzerine kurulmuştur. Eşitlik ise özgürlüğün doğasına aykırıdır. Bu konuya girmişler şunları da yazmak istiyorum.
Sosyal medyada ezberden atılan sloganlar nedeniyle ideolojilerle ilgili müthiş bir kafa karışıklığı var.
Komünistler sık sık özgürlük ve eşitlikten bahsederler.
Oysa bu iki terim yan yana gelmemelidir çünkü komünizmin en büyük düşmanı özgürlüktür.
Özgürlüğün varlığı eşitliği tehdit eder. Lütfen düşününüz, herkes özgür olursa eşitlik nasıl söz konusu olabilir? Sosyalizm toplumu yüceltir ve eşitliği savunur.
Özgürlüğün ait olduğu yer anarşizm ve liberalizmdir. Toplum yerine birey yüceltilir. Faşizmde ne birey ne de toplumun gelişmesi ve menfaati önemlidir. Aslolan devlettir.
Ben düzenin değişmesinin tek bir yolu yöntemi olduğunu düşünmüyorum. Evet, kapitalist düzen de komünizmde olduğu gibi tek tip insan yaratmaya çalışıyor.
Onun kurguladığı insan düşünmeden tüketen, satın alan, büyük şirketleri ayakta tutan bir insan tipi.
Kim bilir belki de devrimi bir el, bir güç olmadan bireyselleşen insan kendi başına gerçekleştirecek.
Minimalizmi benimseyecek, daha az tüketme yoluna gidecek.
Bugün pek çok ülkede pek çok insan daha az eşya ve daha az giyecekle yaşamayı amaç ediniyor.
Gardıroplar dolusu kıyafetin zamanını çaldığını, güne başlarken kafa karışıklığına neden olduğunu düşünüyor.
Aynı renk iki pantolon aynı renk üç gömlekle yaşamını sürdürüyor. Odalar dolusu eşyanın kişiye hizmet ettiğini, hayatı kolaylaştırdığını düşünmüyor.
Tam aksine bu eşyaların yük olduğunu, hayatı güçleştirdiğini düşünüyor.
Basit, sade ve tüketimden uzak bir yaşam sürüyor.
Üretim araçlarını tek bir elde toplayıp kaynakların eşit şekilde dağıtılması yöntemi, kapitalizmi yok edip onu boğup bir kenara atmak için tek yöntem değildir.
Milyonlar böyle bir yaşama yönelir, yavaş yavaş bu yaşam tarzını kültür haline getirirlerse milenyuma yakışan bir devrim gerçekleşir. İşte salgın bu tür bir devrime vesile olabilir.