Bilgisayarda çevrimiçi oyun oynuyorsunuz. Siz dâhil toplam dört oyuncu var. Oyunun amacı havalı bir şekilde söylersem belirlenen bölgeyi fethetmek, işin aslına göre söylersem “Belirlenen bölgeyi” işgal etmek.
“Belirlenen bölge” diye tabir edilen yer, içinde ırmakları, dağları, ovaları, gökyüzü, gökkuşağı, güneşi, yıldızları; şehirleri, köyleri, okulları, hastaneleri olan bir ülke. Ve oyun bu ya tüm o şehirlerde, köylerde insanların yaşadığı bir ülke.
Ülkenin kendine ait ordusu da var devlet başkanı da hatta sınırları da. Her oyuncunun aynı sayıda ajanı, savaş uçağı, silahı ve gerekirse kara harekâtı yapmak üzere asker kullanma hakkı var.
Game Start'a tıklıyorsunuz, oyun başlıyor. Oyunculardan en yüksek puana sahip olanı hemen tüm ajanlarını belirlenen bölgeye homojen bir şekilde dağıtıyor. Bilgisayar faresiyle çift tıkladığı yerlere ajanlar ipi kopmuş tespih taneleri gibi yuvarlanarak dağılıveriyorlar. Ardından şehirleri, köyleri; dağları, ovaları, ırmakları olan belirlenmiş bölgenin insanları dışarı çıkıp karıncalar misali hızla her yeri kaplıyor, etrafı ateşe veriyorlar.
Oyunun henüz başı, biraz daha beklemek gerek. Oyunculardan hiçbiri uçağını, silahını, askerini kullanmak üzere harekete geçmemiş. Zaten bunu yaparlarsa aptallık ederler. Oyun strateji üzerine kurulu. Tavla değil ki zarı sallayıp da cehar-i dü atıp kapı alasınız. Bilgisayar oyunu bu, bin tane şey düşünüp doğru zamanda doğru hamleyi yapmalı, diğer oyuncuları sürekli kollamalısınız.
Hem en önemlisi belirlenen bölgenin askerlerini, sivillerini kullanma hakkınız olması.
Beklediniz ama değdi, işler iyice kızıştı. İşin en zevkli yanı da monitöre kitlenmiş gözünüzü kırpmadan bilgisayar faresiyle tıkır tıkır askerlerinizi, silahlarınızı belirlenen bölgeye dağıtıp ne olacağını heyecanla beklerken, oyunun dışındaki yorumcu ya da analist denen insanların hararetle kimin kazanacağını, sonucun ne olacağını anlatıp kafa yormaları. Oysa oyunun sonuna yaklaşmamışsınız bile ama onlar canhıraş birbirlerine laf atıp senin dediğin değil, benim dediğim oldu kavgası yapıyorlar. Hey Allah’ım, ne tuhaf ve ne komik değil mi? İşte bir yeri daha bombaladınız, ekranda hareketlilik var. Karınca gibi mini minnacık gözüken belirlenen bölge insanları bir araya toplanmış hızla kuzeye doğru ilerliyorlar.
***
TV'lerde, gazete yazılarında, orda burada sık sık Suriye’deki vekâlet savaşı cümlesini duymuşsunuzdur. İşte vekâlet savaşı dedikleri şey böyle bir şey. Her ne kadar dışardan aktörleri, yorumcularıyla oyun gibi gözükse de bu kirli savaşta gerçek çocuklar gerçek kadınlar gerçek insanlar öldü. Gerçek insanlar aç susuz yollara düştü. Gerçek çocukların küçük ölü bedenleri kıyıya vurdu. Ve kim ne derse desin kim hangi yorumu analizi yaparsa yapsın, ülkemiz sınırlarının az ötesinde kurulacak bir Kürt özerk bölgesi, şusu busu Büyük Orta Doğu Projesinin öngördüğü Kürtlerden oluşacak üçlü saç ayağının ikincisini oluşturacak. Birinci ayağı Irak'ta. Üçüncü ayağı Güneydoğu olarak planlandı. Şu dünyada insanların başına gelebilecek en kötü şeylerden biri kinlerinin gözlerini kör etmesi, gerçekleri görememeleridir.
FAŞİST AVRUPA
UEFA, İrfan Can Kahveci’nin, Wolfsberger maçında attığı gol sonrası sevincinin ardından, asker selamı verdiği için soruşturma başlattı.
UEFA'nın açılımı, Avrupa Futbol Federasyonları Birliği. Bu federasyon nerde görev yapıyor? Avrupa'da.
Avrupa'nın dünyadaki yeri nedir? En gelişmiş kıta. Bilimde, sanatta, edebiyatta, felsefede en ileri gitmiş ülkelerin olduğu yer.
Avrupa bunların yanı sıra en çok ne ile övünür ve gelişmemiş ülkelere en çok ne gibi tavsiyelerde bulunur? İnsan hak ve özgürlükleri, demokrasi, düşünce özgürlüğü.
Gelişmemiş ülkelere heyetler gönderen Avrupa, bu heyetler vasıtasıyla en çok neyi araştırıp soruştur ve raporlar hazırlar? İfade özgürlüğü, eşitlik, bireysel hak ve özgürlükler.
Dünyanın en gelişmiş kıtası ve arasında birlik sağlayıp tek bir ülke olmuş medeni Avrupa neyi soruşturuyor? Türk futbolcunun asker selamını.
Kendine medeni, kendine özgür, kendine eşit, kendine gelişmiş ikiyüzlü Avrupa. Yoksa asker selamı yerine haç mı çıkarsaydı?