Ülke içinde ülke var. Biri bizlerin yaşadığı ülke diğeri onların yaşadığı ülke.
Onların dediğim, bahsim harikalar diyarı AKP ülkesi. Hukuk kanun kural çift taraflı işliyor. Biri bizler için biri onlar için.
Bizler için sosyal mesafe, maske kuralı var, yüksek para cezaları var. Onların değimiyle azgın azınlık haddini aştığında davalar hapis cezaları var.
Onlar için canları ne isterse. Salgın için belirlenmiş iki çeşit tedbir var. Biri vatandaşın günlük yaşamı için sıkı sıkıya uygulanan kurallar bir diğeri AKP kongreleri için belirlenmiş hatta sıkı sıkıya benimsenmiş vurdumduymazlık canı ne isterse onu yapma hâli.
Karşılarına konmuş hazır metinleri yüksek sesle, yanlış vurgulamalarla vaaz veren cami hocası edalarıyla okuyup maske, mesafe, hijyen, diye bağırdıklarında demek ki kendi söylediklerine kendileri de inanmıyorlarmış.
Yoksa vatandaşın canı bahasına ve en önemlisi salgının hızla yayılmasına sebep olma bahasına; insanların terleri ve nefesleri birbirine karışacak derecede dip dibe, omuz omuza kongreler tertip ederler miydi?
Bazen şüpheye düşüyorum. Bunlar dünyanın düz olduğuna, salgın malgın olmadığına inanan topluluklardan mı diyorum. Tedbiri yasağı ele güne karşı görünürde mi aldılar diyorum.
Çünkü bu işin en başlarında bol bol dua edeceğiz salgını yeneceğiz, diyorlardı.
Tüm olan biteni analiz edip bir mantık çerçevesine oturtamadığımda aklım karışıyor. Beynimde birtakım görüntüler patlıyor.
Bir yanda gözlerimde kongreye otobüslerle taşınan AKP'li vatandaşın neşe içinde maskesiz mesafesiz göbek atıp gerdan kırdığı görüntüler canlanıyor. Tıpkı patlayan flaşlar misali.
Bir yanda gözlerimde işsiz çaresiz kalıp bir çıkış yolu bulamayan ve nihayetinde canına kıyan müzisyenler canlanıyor. Tıpkı bir slayt gösterisi misali.
Bir yanda ailesini geçindiremeyen, salgın nedeniyle mahvolmuş, iş yeri kapanmış insanlar. Bir yanda kongrelerde mutluluk sarhoşluğu içinde kendini kaybetmiş, şu salgın zamanında virüsü hızla yayan insanlar.
Bir yanda kendi eczanesinde çay içtiği için mal ile mali erkânın gazabına uğrayıp azarlanan, para cezası kesilen insanlar. Bir yanda kongrelerde gövde gösterisi yapan, koydukları kurallara bizzat kendileri uymayan siyasiler.
Ramazan yaklaşıyor, siz ne yüzle vatandaşa aman eşe dosta iftar yemeği vermeyin salgın var, diyeceksiniz?
Ramazan Bayramı geldiğinde akraba ziyaretleri yapmayalım efendim, lütfen evlerimizde oturalım, diyeceksiniz?
Üçüncü dalganın başlarında olabiliriz deniyor, belki de on-on beş güne kalmaz yine tüm yurtta kısıtlamalara gideceksiniz. Lokantalar, kafeler, kuaförler, okullar şu tarihe kadar kapalı; marketler, bakkallar, kasaplar ve diğer iş yerleri şu saatler içinde çalışacak, diyeceksiniz.
İşte o zaman vatandaş gövde gösterisi yapmak uğruna giriştiğiniz bu kongreleri, toplantıları, şaşaayı hatırlayıp nerede bu işin adaleti demeyecek mi sanıyorsunuz? Ve şimdilerde dahi demiyor mu sanıyorsunuz?
Böyle bir garabete insan eliyle yapılmış güçlünün yanında olan hak hukuk bile dile gelip isyan eder ve gün gelir adalet yerini bulur.