Zanka

Radyoda bir bilim insanıyla yapılan programı dinliyorum. Diyor ki: ''Umut insan hayatı için çok önemlidir, bizi daha güçlü kılar...''

Zaten her insanın bildiği şeyleri heyecanla sıralıyor. ''Bakın, umut ve insanoğlu üzerine deney yapılmış'' diyor.

Deneyi anlatırken daha kararlı daha ikna edici ve herhangi bir şeye tüm kuvvetiyle inanmış, en ufak bir şüphesi olmayan insanların ses tonuyla:

''Deney'' diyor ''Fareler üzerinde yapılmış. Fareyi su dolu bir şişenin içine atmışlar, kısa sürede ölmüş'' diyor.

Bu cümleyi duyunca gözlerimi açıp radyoya iyice yaklaşıyorum ''Bak sen şu işe ee, sonra ne olmuş acaba?'' diyorum.

''Sonra'' diyor ''Bir başka fareyi alıp yine su dolu bir kavanozun içine atmışlar fakat kavanozun kenarına bir yerine tırmanabilmesi için merdiven gibi bir şey koymuşlar.’’

‘’Fare bu merdiveni bulup tırmanmış, kavanozdan çıkmış.’’

‘’Aynı fareyi merdiveni olmayan, yine içi su dolu bir kaba atmışlar.’’

‘’Bu fare geçmişte merdivenden tırmanarak kurtulduğu için suda hemen boğulup ölen ilk farenin aksine, on sekiz saat yaşamış, on sekiz saat boyunca kurtulmak için çırpınıp durmuş.’’

‘’Daha önceki kavanozu ve merdiveni hatırlayıp ümit etmiş, inanabiliyor musunuz? On sekiz saatin sonunda ancak ölmüş'' diyor.

Ümidin yaşamımızdaki önemini, fareleri suda boğma deneyini anlatarak ispatlayan bilim insanının sesi çınlıyor:

‘’Bakın, işte ümit böyle bir şey'' diyor mutlu mutlu. ‘’Yeni yılda da her şeyden önce ümit ederek yaşamalıyız, mücadele etmeliyiz.’’

Bu sonuca ulaşmak için fare öldürmeye gerek yok aslında.

Hayvanları boğan, yakan, canlı canlı derisini yüzen, huniyle besleyip midesini patlatan insanoğlu, cehenneme çevirdiği dünyada sadece kendisinin yaşam hakkı olduğunu düşünüyor.

Öyle ki on yaşındaki bir çocuğun bilebileceği şeye tekrar ulaşabilmek için suda fare boğuyor.

Yaşama tutunmak için mutlu olmak için her şeyin üzerinde tuttuğu bilimde bile keyfi ölümü umursamıyor, olağan karşılıyor.

Yeni yılda da tıpkı on sekiz saat boyunca can çekişip ardından ölen fare gibi boş ümitlerle yaşayacağız.

Savaşlar tüm hızıyla devam edecek, dünyanın dört bir köşesinde binlerce çocuk açlıktan hastalıktan ölecek. Ve tüm bunları umursamayan, üzerinde düşünüp neden demeyen milyonlarca insan tatlı ama boş, güzel görünümlü ama hormonlu, yemek ile tuvalet arasında mekik dokuduğu hayatını büyük bir iştahla yaşayacak. Hayvanlar ve doğa hızla katledilecek.

Yani insanoğlunun ümidi farenin ümidi gibi. Mahvettiği dünyada ha on sekiz saat ha seksen yıl kalmış, nihayetinde onun gibi çırpınarak ölecek.

 

 



Bu içeriğe emoji ile tepki ver
132