Zanka

Arka arkaya gelen intihar haberleri ruh sağlığı yerinde olan insanlar için dehşet verici ve kabul edilemez.  

Kısa bir süre için hayata içtenlikle bağlı olmadığınızı, derin bir bunalımda olduğunuzu düşünün. Bunun sebebi ekonomik olmayabilir. Belki yakın zamanda çocuğunuzu kaybettiniz belki tecavüze uğradınız belki yıllarca sessiz sedasız süregiden ensest kurbanısınız belki şizofreni hastasısınız, günün her saati kulağınıza tanımadığınız insanlar fısıldıyor, yürürken karşınıza dev örümcekler, fareler çıkıyor. Adımınızı attığınız an yerde koca koca çatlaklar beliriyor. Hayat ağır bir yük, yeni günün ilk ışıkları en büyük kâbusunuz. Öyle ki sanki bileklerinizde görünmez kelepçe, ayaklarınızda pranga varmışçasına hareket bile edemiyorsunuz. Tüm benliğiniz her geçen gün hayatı daha da büyük bir istekle ret ediyor.

İşte böyle bir durumdayken medyada gördüğünüz intihar haberleri sizde nasıl bir duygu uyandırır. Uzun zamandır düşündüğünüz fakat cesaret edemediğiniz intihar fikri yavaş yavaş aklınıza yatmaz mı? Bu adam bu kadın tereddüt etmeden yapmış, ben neden yapmayayım demez misiniz? Üstelik bu insanların kendi canlarına nasıl kıydıkları, hangi yöntemi kullandıkları da duyurulmuş. Siyanür alıp kesin bir sonuca ulaşmışlar. Dikkatinizi çekmez mi?

Oysa her zaman kötü değilsiniz, ruhunuza çöken karabasan met cezir misali bir geliyor bir gidiyor. Geldiğinde nefes bile alamıyorsunuz. Gittiğinde ruhunuzda bir ümit yeşeriyor. Salıncakta sallanan çocuk, gökyüzünde süzülen kırlangıç, alev alev yanarak batan güneş, tükenmiş yüreğinize can suyu oluyor, sonra bir yiğitlik geliyor, “Olur bu iş, çıkacağım bu kuyudan, neden olmasın” diyorsunuz.

İnsan denen şey ne tuhaf bir bilmece, nasıl çalıştığını bilen var mı? Ertesi gün yine kara bulutlar gelip çörekleniyor. Kalkıp gitmeye niyetleri yok. Şu salıncakta sallanan çocuk durup dururken çığlık çığlığa ağlamaya başlıyor şu gökyüzünde süzülen kırlangıç pike yaptı, kanadı mı kırık, yoksa yere mi çakılacak? Şu alev alev yanarak batan güneş kan kırmızı, sanki ölümün kendisi. Zaman geçsin biraz oyalanayım diye telefonu çıkarıp sosyal medyaya bakıyorsunuz. Dört kardeş siyanürle intihar etmiş. Dört kişilik bir aile yine öyle. En son üç kişilik bir aile daha siyanürle hayatlarına son vermiş. Üstelik çocuklarına kıymakta herhangi bir beis görmemiş, yanlarında götürmüşler.

İntiharlar bulaşıcı hastalık gibidir, hızla yayılan tehlikeli virüsler gibidir. Bunu aklından geçirenler için öğrenildiği vakit cesaret vericidir hatta tetikleyicidir. Evet, bu haberler ülke ne duruma geldi, insanlar açlıktan çaresizlikten canına kıyıyor demek için kötü yönetilen bir ülkeyi kötü yönetilen bir ekonomiyi, sosyal eşitsizliği insanların gözüne sokmak için isyan içinde bağıra çağıra yapılıyor, günlerce konuşuluyor, gündemde tutuluyor fakat işin başka bir boyutu daha var. Taklit ederek öğrenen insan, gün geliyor taklit ederek hayatına son noktayı koyuyor.

Sayın Erdoğan sigara içmediği, şahsi olarak sigaradan nefret ettiği için özel araçlarda, futbol stadyumlarında sigara içme yasağı getirildi. Fakat ne trajiktir ki her isteyen siyanüre ulaşıp toplu şekilde intihar edebiliyor.

 



Bu içeriğe emoji ile tepki ver