Zanka

Doğar doğmaz tek ve gerçek hedefimiz ölüm için yol alıyor, acı tatlı anlarımızda, inişli çıkışlı hayat yolcuğumuzda bizim için çizilmiş nihai hedefi görmemezlikten, bilmezlikten gelmeye çalışıyoruz.

Hayatı; doğum, ilerleyiş ve ölüm olarak üçe bölüyorum. İlerleyiş, bir başka değişle yaşam, ölüm için var.

Nereden bakarsanız bakın, sağdan sola, soldan sağa okuyun, bu üç aşamayı ters çevirin yine kaçınılmaz son ve çevresinde dönüp durduğumuz temel taş “ölüm” olacaktır.

Doğup büyürken, çocukluktan çıkıp hayata atılırken nasıl birtakım hazırlıklar içine giriyorsak sona yaklaştığımızda, ciddi hastalıklar için yavaşlayan beden yorulmuş zihin için de hazırlıklara girişmeli.

Hah, işte tam da bir imam hatipçi, ilahiyatçı gibi yazmaya başladı, ahirete hazırlık yapmalısınız, günah işlememelisiniz, birikmiş namazlarınızı kılmalısınız türünde şeyler yazıp bize parmak sallayacak diyebilirsiniz.

Haddime mi düşmüş, asla böyle bir amacım yok.  Doğum, ilerleyiş ve ölüm şeklinde üçe ayırdığım hayat yolculuğunda, ölümün sinyalini veren ciddi hastalık dönemlerinde, yaşamın son nekahat zamanlarının hırstan, öfkeden ve açgözlülükten uzak, huzur içinde geçirilmesi taraftarıyım.

Makam mevki ne olursa olsun, şu hayatta neler elde edilmiş, hangi çetin dağların sarp kayalıkları aşılmış olursa olsun artık bırakmalı, zorlamamalı, bedene ve ruha eziyet etmemeli.

Bir cerrah yaşlandığında eli titremeden neşter tutabilir mi, bir öğretmen yaşlandığında nefesi ders anlatmaya yetebilir mi, bir polis yaşlandığında suçluların katillerin peşinden koşabilir mi?

Bu insanlar emekli oluyor diyeceksiniz. Peki, siyasetle uğraşanlar niçin emekli olmuyor?

Eli titreyerek neşter vuran bir doktorun hastayı öldürme ihtimali son derece yüksek.

Ayakları tutmayan, yürümekte güçlük çeken, hafızası zayıflamış, sağlıklı karar veremeyen bir siyasinin ülkeyi topyekûn uçuruma sürüklemesi ihtimali de yüksektir.

Siyasinin sağlığının yerinde olması o kadar önemlidir ki onun gücü ve iradesi, eli titreyen cerrahı da ders anlatmaya nefesi yetmeyen öğretmeni de kapsar. Çünkü piramidin en tepesinde o vardır.

Hasta, sağlıklı kararlar veremeyen, düzgün cümleler kurmaktan bile aciz siyasetçilerin hırkasını giyip onlar gibi düşünmeye çalışırsam aklımdan şunlar geçerdi:

Bu mevkie ulaşmak için çok uğraştım, çok fazla düşmanım var, elde ettiğim makam öylesine büyük ve önemli ki vazgeçemem, asla köşeme çekilmem. Düşmanlarıma havlu attı dedirtmem, her şey benim istediğim gibi olmalı, kurduğum düzen devam etmeli, yenilgiyi tatmamalı, koltuğumu kimseye bırakmamalıyım, o hep bende kalmalı…

Oysa tek gerçek her faninin ölümü tadacağıdır. İnsan yaşlandığında bilge olmalı, kabullenmeyi bilmeli, hırstan öfkeden kin ve nefretten uzaklaşmalı, aç gözlülükten sıyrılmalı.

Bir bebek dünyaya geldiğinde anne-babası canla başla onun büyümesi, hayata hazırlanması için elinden geleni yapar.

Tıpkı bu süreç gibi artık ölüme yaklaşmış biri de hazırlanmalı, nihai hedef için daha dingin daha huzurlu bir yaşam seçmeli. Eğer bu sürece geçmeyi reddediyor, kendine ve çevresine zarar veriyor, hastalık ve ölüm gerçeğini kavrayamıyorsa derhal yakınları devreye girmeli.



Bu içeriğe emoji ile tepki ver