Yeni romanın gösterişli bir sahnesini tasvir etmek, anlatmak üzere Ayşe ismini verdiğim dizüstü bilgisayarımın başına oturdum. Bu bölüm için akşamdan kendimi kurmuştum, şunu bunu yazacağım, şöyle vurucu böyle etkileyici olmalı demişim.
Fakat bir türlü dikkatimi toplayamıyorum, aklım eşcinselliğe karşıyız, deyip bu insanlara verip veriştirenlerde.
Ayşe'yi olduğu yerde bırakıp telefonu elime alıyorum, yumuşak koltuğun bir köşesine sinip yazmaya başlıyorum.
Bir taraftan da bu kısmı planlamıştım, niçin yazamadım ki diye üzülüyorum. Sonra, boş ver, yarın yazarsın, senin aklın başka yere uçup gitti, bu saatten sonra çağırsan da gelmez, bırak o gittiği yerde oyalansın, söyleyeceği varsa söyleyip rahatlasın, diyorum.
Eşcinselliğe karşılarmış, peki, bu karşı olanların isteği doğrultusunda eşcinsellik ortadan kalkıyor mu?
Eşcinseller, bize karşı olan insanlar var, hemen cinsel tercihimi değiştiriyorum. Bu benim doğama aykırı bir şey değil ki istesem hemen yarın heteroseksüel olurum, bu kadar basit mi diyor?
İstediğiniz kadar karşı olun, bu insanların varlığını reddemezsiniz. Ne kadar öfke duyarsanız duyun onlar tercihlerini değiştirmez, değiştiremezler.
Bazıları da tutup eşcinsellik hastalıktır diyor, ardından bu insanlara verip veriştiriyor. Bu nasıl bir düşünce tarzı eğer eşcinsellik hastalıksa biz kalp hastalarından, epilepsi hastalarından, görme ve duyma bozukluğu olanlardan nefret edip Allah belanızı versin, biz size karşıyız zaten, insanın kalbinin teklemesi kör ve sağır olması bir hastalık mıdır diyoruz.
İşin aslı eşcinsellerden korkuyor, rahatsız oluyor, bu yüzden de onlardan nefret ediyorsunuz o kadar.
O halde içine düştüğünüz çıkmazdan kurtulmanız adına bir çözüm öneriniz var mı, ne yapalım, sırf sizin nefret ateşinizi söndürmek için eşcinsel avına çıkıp yakaladığımızı kıtır kıtır doğrayalım mı, hapse mi atalım, müebbet mi verelim, ayaklarından tavana asıp boğazını mı keselim? Kendi türümüzden bize benzemeyenleri yok mu edelim?
Bakın, aslında karşıyız söylevi nasıl bir tür ırkçılığa faşistliğe dönüştü öyle değil mi? Kimsenin cinsel tercihi kimseyi ilgilendirmez, insanları yatak odaları üzerinden yargılayıp yaftalayamaz, toplumdan dışlayamazsınız.
Bugün ailesi tarafından akıl almaz işkencelere, kötülüklere maruz kalıp intihar eden gencecik insanlar var. İşsiz kalan, yaşadığı yerden taşınmaya mecbur bırakılan, kötü muamele görenler var. Neden? Ne istiyor ve neyi amaçlıyorsunuz? Eşcinseller dün de vardı, bugün de varlar ve yarın da olacaklar.
Elinizi vicdanınıza koyup düşünün, biricik yavrunuz, el bebek gül bebek büyüttüğünüz evladınız, kimselere benzemez çalışkandır, beyefendidir-hanımefendidir, vicdanlıdır dediğiniz oğlunuz ya da kızınız; karşınıza dikilip gözyaşları içinde, korkuyla, acaba ne diyecek beni kabul mü edecek, senin gibi evladım yok mu diyecek diye bekleyerek ve yalvaran bakışlarla anne-baba ben eşcinselim dese ne yapacaksınız? Onu yok mu sayacaksınız, naçar bırakıp aç biilaç fuhuş sektörünün kucağına mı iteceksiniz. Düşünün, kafanızda kurun. Yoksa bağrınıza basıp sen benim evladımsın, ölene kadar da evladım olarak kalacaksın mı diyeceksiniz?
Medeniyetimiz henüz emekleyen bir bebek, kölelik daha dün kalktı, kadın daha dün sokağa çıktı, yarın da eşcinsellerle birlikte yaşamayı, onları dışlamamayı, siz-biz dememeyi öğreneceğiz. Emin olun bu günlerden utanacak, inanabiliyor musunuz, geçmişte eşcinsellere bu muameleyi layık görüyorlarmış, diyeceğiz.