Zanka

Bana göre çetrefilli bir terim olan muhafazakârlıktan bahsedeceğim. Bir sosyolog bir akademisyen olsaydı belki sayfalar dolusu yazar uzun uzun anlatırdı.

Fakat ben kısa tutacağım için anlaşılıp anlaşılamama konusunda endişeliyim. Yavaş ve dikkatli okumanızı rica ederim.

Muhafazakârların aslında neyi savunduklarını neyi koruduklarını, muhafaza ettiklerini bilmediklerini düşünüyorum. Bilmediklerinin farkında da değiller. Modern topluma, modern düzene karşı gibi gözüküyorlar ama gerçekte muhafaza etmeye çalıştıkları eski, daha eskinin modernidir. Onlar gecikmiş, şaşkın modernler. Zaman dilimlerini basamak şeklinde düşünürsek, Âdem’le Havva'dan sonraki her basamak, bir öncesinin modernidir. Şöyle söylersem daha açıklayıcı olur. Her muhafazakâr bir önceki modern zamanın temsilcisidir. İşte o modern zamanı; yaşayış şeklini, mantalitesini savunmaya çalışırlar. Bakmayın siz, bir bakıma zamanı geçmiş dönemin asık suratlı, nasihat eden, her şeye kızan, huysuz, huzursuz eski dönem çağdaşlarıdır.

Onlar bu halleriyle gelişmeye, yeniliğe karşı çıkıp direnir, toplumu aşağı çekmek için yılmadan savaşırlar. Karşı çıktıkları içinde yaşadıkları dönem, bu insanların ardılları tarafından sonraki dönem için kelle koltukta savunulacak, yeni dönem ret edilecektir. Son derece ironiktir ki her yeni dönem her yeni gelişme muhafazakârların varlıklarını sürdürebilmeleri için şarttır. Sabreder beklersek ve çok uzun süre yaşarsak, gelecekte sosyal medyanın faydalarını saya saya bitiremeyen, bilgisayar çağına methiyeler düzen; nerde o insansız hava araçlarıyla, akıllı füzelerle, kimyasal silahlarla yapılan vekâlet cenkleri, diyen nur topu gibi yepyeni muhafazakârlarımız olacak.  Bakın, yeni ve muhafazakâr kelimeleri yan yana geldi. Ne kadar saçma değil mi? İşte muhafazakârlık da doğası gereği böylesine manasız.

***

Esinlenmek Bizim İşimiz

Yerli filmlerin, dizilerin pek çoğu hadi kibarlık bende kalsın, yabancılardan yoğun bir şekilde esinlenerek hayata geçirilmiştir. Eğlence ve yarışma programları hatta yemek programları bile yabancı yapımların yerli formatları. Çalışıp üretmeyi sevmiyoruz. Çalıp çırpmakta üzerimize yok. Fakat şunu herkesin kabul etmesi gerekir ki bu ülkede işini layıkıyla yapan ve tamamen özgün olanlar karikatür dergileri ve karikatüristlerdir.

Bir karikatürün esprisi birileri tarafından gasp edilip o kadar çok kullanılır ki... Dikkat edin ünlü radyo programcıları karikatürde anlatılan olayı sanki başından geçmiş gibi allayıp pullayarak uzun uzun anlatır, çekinmeden kendine mal eder. Komedi programlarındaki aktörlerin yaptıkları kimi kısa espriler yine karikatürlerden araktır. Komik olmak prim yapıyor. Beceremeyen herkes karikatür hırsızlığına girişiyor.

İyi bir karikatür okuyucusu değilseniz büyük ihtimalle bu tür dergileri ciddiye almayacak dudak bükeceksiniz. Oysa bir dergide yayımlanan tüm karikatürleri anlayabilmek için mitoloji, tarih, felsefe, ekonomi, gündem... Ve pek çok şeyi daha bilmeniz gerekir. Yani bu yayımlar dışardan gözüktüğü kadar basit değildir.

***

Kitap Okurken

Biz gençken içimize kapanık olduğumuz için çok kitap okuduğumuz için tuhaf damgası yer hatta ailemizden bile dışlanırdık. Dışlandıkça iyice içimize kapanır, kendi ördüğümüz kozada yaşardık. Şimdi bu özellikler sosyal medya sayesinde pek havalı özellikler oldu.

Hem okuyan hem de artık dışlanmayan genç kitapsever arkadaşlar, bir kitabı okuduktan sonra o kitap hakkında düşünün. Hemen sıraya koyduğunuz diğerine geçmeyin.

Üzerinde düşünülmemiş bir kitap sadece gözünüzden ve zihninizden kayıp giden kelime ve cümlelerden ibaret olacak.

Eğer bir roman okuduysanız karakterler hakkında kafa yorun, olay örgüsü ve karakterlerde çelişki olup olmadığını düşünün. Kitabın başında, kırk bir yaşında, bir metre doksan santim boyunda, omuzları düşük, hafif göbekli ve beyaz tenli; sevecen, güven veren, güleç bir yüz ifadesine sahip uzun çenesi ve belirgin çehresi bu sevecen ifadeye aynı zamanda güçlü, kararlı bir insanmış izlenimi katan erkek karakter, kitabın ortalarına doğru kumral ya da çatık kaşlı, kızgın ifadeli birine dönüşebilir.

Mutlaka bir çelişki bulacaksınız. Bunu ararken dikkatiniz ve zihniniz gelişecek. Karakterleri irdelerken gerçek hayattaki insanın doğasını ve çevrenizdeki insanları düşünmeyi ihmal etmeyin.

Tarih kitapları okuduktan sonra, mutlaka günümüz olaylarını ve yakın tarihi de düşünün. Kimi olayları birtakım olaylarla ilişkilendirmeye çalışın. Göreceksiniz, pek bir şey değişmemiş. Fakat tarihteki akışı takip etmek çok zevklidir.

Felsefe türü kitaplar okurken söz konusu filozofun hayatını mutlaka araştırın. Hangi çağda yaşadığını ve o çağda dünyada neler olup bittiğini öğrenin. Filozoftan bir önceki çağ ile bir sonraki çağdaki diğer filozoflarla söz konusu filozofu zihninizde karşılaştırın.

Ben çok yaman bir okurum, deyip kitapları takoz gibi üst üste yığmak marifet değil. Üzerinde düşünülmemiş bir kitap boşu boşuna okunmuş demektir.

Okur görgüsüzlüğü yapıp her fırsatta okuduğunuz kitapları anlatmayın, bunu şunu okudum sen de okumalısın şeklinde ısrarlarda bulunup çevrenizdeki insanları rahatsız etmeyin. Kendiniz için okuyorsunuz çevreniz için değil. Zaten okumak son derece kişisel bir faaliyet değil midir?



Bu içeriğe emoji ile tepki ver