Zanka

Halkın yönetime doğrudan katılması ve tam anlamıyla uygulanan bir demokrasinin varlığından bahsedemeyiz.

Çünkü Afrika'da ya da Güney Amerika'da yaşayan küçük bir kabile değiliz. Oylama yapıp el kaldırarak kararlar alamayız.

Nüfusu seksen milyonu aşan, karmakarışık bürokrasilerin ve binlerce yapının yer aldığı koca bir ülkeyiz.

Sadece biz, bu durumda ve bu konumda değiliz artık ülkeler böyle yönetiliyor işler bu şekilde yürüyor.

Demokrasilerin, insan hak ve özgürlüklerinin var olabilmesi için Sanayi Odalarının, Baroların, Esnaf Odalarının, Meslek Odalarının, sendika ve vakıflar ile resmi kurumların dışında kalan Sivil Toplum Kuruluşlarının varlıkları şart.

Mecliste siyasi partilerin aldıkları kararların yansıra, bu kurumların gücü ve etkinliği doğrultusunda adil ve halkın katıldığı bir yönetimden bahsedebiliriz.

Bu kurumlar derler ki ey siyasi partiler, şu konuda bir yasa çıkaracakmışsınız, peki bize sordunuz mu fikrimizi aldınız mı? Mesela mimar ve mühendislerle ya da yapı deneyimiyle ilgili bir kanun çıkacak. Bu mesleği yapanları temsil eden odalar derhal devreye girip düzenleme yanlıştır, isteğimiz budur şeklinde baskı yapabiliyor mu?

Ya da baskı yapabilecek güce sahipler mi? Eğer tavsiyede bulunabiliyor, kararlar alınırken, kanun ve tüzükler çıkarılırken bizzat etki edebiliyorlarsa sağlıklı bir demokrasiden bahsedebiliriz.

Deriz ki bakın bu ülke gelişmiş bir ülkedir, iktidar istediği gibi ve sadece kendi menfaati doğrultusunda hareket edemiyor. Hem içerden hem de dışardan STK’lar, meslek odaları şunlar bunlar yoluyla denetleniyor. Batı’da, özellikle ABD'de bu kurumlar oldukça güçlüdür.

Evet, tüm bunları boşu boşuna yazdım çünkü başkanlık sisteminden sonra kararları siyasi partiler alıp yasaları onlar çıkarmıyor. İttifak kurduğu diğer siyasi partilerle birlikte tek bir parti, iktidar partisi ülkeyi yönetiyor. İttifak yaptığı partiler de şartsız koşulsuz onun ardından gidiyor ve hiçbir zaman hiçbir surette eleştiride bulunmuyor.

Meclisin içinde demokrasi yok ki dışardan diğer kurumlar tarafından denetlensin kimi zaman siz ne yapıyorsunuz bu yanlıştır densin.

İşte böyle kör, baskıcı bir yapının içinde debelenip duruyoruz. STK’lar, odalar, barolar… Güçsüz.

İstiyorlar ki ittifak yaptıkları partiler gibi her icraatlarını alkışlasınlar, fikir beyan etmesinler niçin demesinler. Özellikle Diyanet’e laf etmesinler.

Diyanet eleştirildiği zaman kendini savunamıyor mu, niçin iktidar devreye girip ceza kesiyor?

Genç bir Cumhuriyet olsak da iyi kötü demokrasi geleneğimiz mevcut. Ne mutlu ki bunca baskıya rağmen insanlar hâlâ hakkını arayabiliyor.

Kötü muamele göreceğini, dayak yiyeceğini, yağmurun altında yollarda aç susuz bırakılacağını bile bile mücadelesine devam edebiliyor. Bu gücü ve inancı nerden buluyorlar biliyor musunuz? “Asla yılgıya düşmeyen Atatürk’ten.”

Söz uçar yazı kalır. Gelecek nesiller ibret alsın ve bilsin:

Ekonomik krizden çıkabilmek için dışarıya karşı iyi bir imaj oluşturup ülkeye yatırım yapılmasını sağlamak üzere yargı reformu yapmaya giriştiler. Bir taşla iki kuş vuralım deyip Diyanet’in de öcünü almak ve yüksek bir reform yapmak amacıyla avukat dövdüler.  

 



Bu içeriğe emoji ile tepki ver