Zanka

Selçuk Özdağ hastane sedyesinde hafif kamburunu çıkararak oturmuş, kafasında file, pamuk; atletinde kan lekesi… İnsanın kanını donduran bir manzarayla gündeme geldi.

Özdağ’ın siyasi hayatı gençlik yıllarında Manisa Ülkü Ocaklarında başlamış. Büyük Birlik Partisi’nin kuruluşunda etkin bir rol oynamış, bu partide uzun yıllar siyasi hayatına devam ettikten sonra, Muhsin Yazıcıoğlu’nun vefatıyla Büyük Birlik Partisi’nden ayrılıp AKP’ye geçmiş. 12 Eylül 2010 referandumunda halkın evet oyu vermesi için gösterdiği üstün gayret Erdoğan’ın dikkatini çekmiş, canhıraş çalışması meyvesini vermiş, Özdağ 11 Haziran 2011 seçimlerinde AKP’den Manisa Milletvekili olarak seçilmiş. Bu dönemde pek çok komisyonda görev yapmış, bu komisyonlar içinde benim en çok dikkatimi çeken TBMM Soma Maden Kazaları Araştırma Komisyonu üyeliği oldu. Haziran 2015 genel seçimlerinde yine AKP Manisa Milletvekili seçilmiş.

“Bir şeylerin ters gittiğini yanlış işlerin olduğunu söyleyenler dışlanıyor. Seçmen sandıkta net mesajlar veriyor ve bu mesajlar maalesef algılanmıyor.” Şeklindeki muhalif açıklamalarından dolayı Davutoğlu’yla birlikte AKP’den ihracı istenmiş, ardından yeni kurulan Gelecek Partisi Başkan Yardımcısı olmuş. İki kız evladı bir torunu olan Özdağ’ın eşi Huriye Özdağ ise Diyanet İşleri Başkanlığı Kur’an Kursu öğreticiliğinden emekliymiş.

Özdağ Ülkü Ocaklarının saldırısına uğramadan önce Devlet Bahçeli’nin tarzında, daha çok onun kelime dizimini kullanarak Bahçeli’yi ağır şekilde eleştiren tivitler atmıştı. Bu tivitler şunlar:

 

Sn. Bahçeli, taşıdığı tumturaklı sıfatların ağırlığı ve temsil ettiği mümtaz tabanı sayesinde ne söylediği ilgi çekenlerden biridir. Kendisine karşı muhataplık bu vech ile olup, sözlerinin ne mana içerdiğinin zaman ve mekâna göre değişmesi ise de ayrı bir muammadır. Zat-ı Alileri, “2013 yılı Haziran ayında tırmanan Gezi Parkı şiddeti, 2014 yılında gerçekleşen 6-8 Ekim olayları, 2015 yılının ikinci yarısından itibaren yeşeren hendek terörü, 15 Temmuz 2016'da vuku bulan FETÖ işgal denemesi ülkemizin mahvı için kurgulanan iç ve dış düşman saldırılarıdır” diyerek tarihi gerçeklere bir atıf yapmış. Merakımızı mucip kılan ise mesela, 17-25 Aralık olayları hakkında niçin tek bir söz dahi sarf etmediğidir. Zira o günlerde çalışma odasındaki saati 17-25’e sabitleyip o haftayı yolsuzluk haftası bile ilan etmişti. Hatta hesap sormaya yeminler etmiş, bugün hain ilan ettiği Can Dündar ile aynı saatin önünde röportaj bile yapmıştı. Uygun gördüklerini! Terör destekçisi ilan ederken, dün ağza alınmayacak sözlerle itham edip suçladığı AK Parti ve Gn. Başkanının koltuğuna sığınınca söylenenler unutuluyor mu? Mesela bundan dolayı mı ki daha düne kadar FETÖ’cü ve gayri milli itham ettikleri İYİ Parti’ye eve dönün çağrısı yapmaktadırlar. Sn Bahçeli o gün söylediklerini mi unuttu yoksa? Ya da dün söyledikleriniz mi doğru değildi, bugün söyledikleriniz mi? Bugün “2014 yılında gerçekleşen 6-8 Ekim olayları, 2015 yılının ikinci yarısından itibaren yeşeren hendek terörü...” diye sıraladığı olaylar esnasında Sn. A. Davutoğlu hükümet kurma teklifi götürdüğünde Sn Davutoğlu’na: “HDP ile kurun, CHP ile kurun” diyerek güya olağanüstü bir devlet adamı profili çizmişti Zat-ı Alileri! Bugün de HDP kapatılsın diyerek ne yapmak nereye varmak istemektedir! Madem HDP’nin bir an önce kapatılmasını istiyorsunuz, Siyasi Partiler Kanunu'nuna göre bu başvuruyu tek başınıza yapmanızda bir beis yok. Elinizi tutan mı var? Yoksa dert mi başka? Ya da HDP’nin kapatılmasını istemek, gerçekten kapatılmış olmasından daha mı çok siyasi getiri sağlıyor? Memleket meselesi olduğunda mangalda kül bırakmayan Sn. Bahçeli esasen taşın altına elini koymaktan ziyade, taşın altına elini koyan insanların gölgesinde, sorumluluk almadan yetkili olmaya çalışan, güç devşiren bir siyasetçidir. Tıpkı başbakan yardımcısı olduğu dönemde Öcalan’ı kurtarmak için idam cezasını kaldıran yasal düzenlemeye sessiz kalarak zimmi destek verdiği gibi. Akabinde 57. Hükümet ortaklığında Öcalan ile İmralı’da devam eden müzakerelerde sessiz kaldığı gibi. Fetö neyse Selahattin Demirtaş da odur diyen Sn. Bahçeli, seçimlerde Abdullah-Osman Öcalan kardeşlerden destek istenmesini meşru mu görmektedir? Mesela Abdullah-Osman Öcalan kardeşler size göre kimdir Sn. Bahçeli? Çin zulmü altında soykırıma uğrayan Uygur Türkleri için çıkıp yeri göğü inleten o gür sesi ile bu kardeşlerimizin yanında durduğuna, sahip çıktığına da bir türlü şahit olamadık.

 

Özdağ bu tivitlerinin ardından silahlı, sopalı saldırıya uğrayıp elinden ve kafasından yaralandı. Saldırının ardından MHP Genel Başkanı Yardımcısı Semih Yalçın, Özdağ’ı hiç sevmem ama bu olayların bizimle ilgisi yok, şeklinde uzun uzadıya açıklamalar yaptıktan sonra, “Ülkücü gençler artık sokaklarda değiller. O durum 80 öncesinde kaldı. Ülkü ocakları kültür ve irfan ocakları oldu, entelektüel merkezler oldu artık.” dedi.

Bir de olayın Süleyman Soylu’nun “saldırı tepkisel” demesi ile olayı soruşturan savcının tehdit edilmesi ve Recep Tayyip Erdoğan, Özdağ’ı aradı ama geçmiş olsun dedi mi demedi mi, kim yalancı kim değil safhaları var ki akıllara ziyan.

Kim kime niçin saldırdı, saldırı sonrası kim ne dedi, kim kimi neyle suçladı... Sıraya koyup yazmaya çalıştım. Kaleme aldıklarım mafya hesaplaşması, sokak çetelerinin kavgası, değnekçilerin ensesi kalın patronları arasındaki çekişmeler değil. Koca koca siyasi partileri temsil eden, sıfatı başkan, başkan yardımcısı olan insanların siyaset yapma şekli. Sıradan bir günde nezih siyasilerin sıradan gösterilerini temaşa eyledik.



Bu içeriğe emoji ile tepki ver