Zanka

Bahsim ortalama okullarda okuyan, ortalama zekâ düzeyine sahip gençler değil, yüksek puanlarla girilen liselerde okuyan, üniversite sınavında hedefi ilk bine hatta ilk yüze girmek olan gençler. 2021 YKS sınavına dört milyon yüz kırk dokuz bin otuz altı kişi girmiş.

Mücadelenin ne denli çetin olduğunu, rekabetin ne kadar üst düzeyde gerçekleştiğini tahmin edersiniz. Hedefini yüksek tutan, milyonlarca kişiyi ardında bırakmak isteyen gençlerin durumu pek de iç açıcı değil.

Elbette yorulmalılar, emeksiz yemek olmaz diyor olabilirsiniz fakat yüksek amaçlar için verilen emeğin bile bir haddi hududu olmalı. Makul düzeyde kabul edilebilir olmalı. Bir-bir buçuk yıl boyunca süren maraton insan sağlığını hiçe saymamalı.

Bu gençler üniversite sınavına girene dek üst üste konulduğunda neredeyse boylarına yaklaşan sayıda test kitabı çözüyor, her hafta deneme sınavlarına giriyorlar. Bu da yetmiyor düzenli olarak öğretmenlerinden, anne ve babalarından eğer çalışmazlarsa, yüksek puan alamazlarsa onlar için harcanan emeğin heba olacağı, başarısızlığın utanç verici bir durum hatta ölümden beter bir durum olacağı mesajları veren nutuklar dinliyorlar.

İlkokuldan beri bir gün olsun düşük not almamış bu çocukların anne babalarının hırstan gözleri dönüyor. Çocuk başarılı, çocuk zeki ya heba olursa ya hak ettiği yere gelemezse endişesi ile çoğu kez dengelerini yitiriyorlar. Okul yönetimi de aynı endişeyi taşıyor, bunun yanı sıra şampiyon öğrenciler çıkarıp okul başarısını tescillemek istiyor, bu arzuyla yanıp tutuşurken beklentileri de her geçen gün artıyor.

Tutuyor sabahtan akşama kadar test çözen, ders çalışan gençlerin nefes alacakları, sosyalleşecekleri, rahatlayacakları; beden eğitimi, resim, müzik gibi derslerini iptal edip yerine bu saatlerde yine matematik, Türkçe, fizik, kimya ve biyoloji testleri çözdürüyorlar.

On ikinci sınıfın birinci dönemi bitip ikinci döneme girildiğinde, yani eski düzende şubattan sonraki dönemde, üniversite sınavına hazırlanan öğrencilerde ağır depresyon, anksiyete, panik atak, sigara kullanımı, çalışma performanslarını artırmak üzere kırmızı reçetelerle satılan son derece tehlikeli hap kullanımı, bitmeyen baş ağrıları hatta intihar girişimleri baş gösteriyor.

Evet, pek çoğu hedefine ulaşıyor, mutlu ve gururlu anne babalar, lisemizden şu kadar öğrenci şu kadar puan aldı diyen okul yönetimi, yüksek puanlı üniversitelere tabiri caizse bu gençlerin posasını gönderiyorlar.

Başarılı fakat yorgun, başarılı fakat henüz on sekizinde kendini tükenmiş hisseden, başarılı fakat antidepresan kullanan, başarılı fakat obsesif kompülsif, başarılı fakat yılda birkaç kez intiharı düşünen.

Yüksek puanlı, okuması zor üniversiteler yine bin bir zorlukla bitiriliyor. Statüsü, maaşı yüksek, sükseli işlere giriliyor. Yoğun çalışma temposuna, strese ancak kırk yaşına kadar dayanıp evi arabayı satarak Ege’de bir köye yerleşme, çiftçilik yapma hayali kuruluyor.

Ben işinden istifa edip mobilyacı atölyesi açmak isteyen doktor biliyorum. Hayat o kadar zor ki her şeyi bırakıp kaçmak istiyorum diyenleri biliyorum. Maaşım yüksek fakat işimden nefret ediyorum diyenleri biliyorum.

On altı yaşında başlayan bu mücadele, bu zorlu yaşam ne içindi. Sadece başarılı olmak, geçimini sağlayacağından daha fazla para kazanmak için miydi? Başarı kuşkusuz güzel şey insana mutluluk verir, tatmin duygusu verir fakat mutsuzluk verecek düzeydeki bir başarının şu kısacık ömürde ne anlamı olabilir.

Sosyal medya, global dünya, modern yaşam gözlerini hiç yummayan bir zombi misali yedi yirmi dört başarıyı kutsuyor, başarılı olmanın dünyadaki her şeyden daha önemli olduğunu pompalıyor, başarı her şeydir diyor.

Peki ya mutlu olmak, yaşamdan keyif almak, sağlıklı bir beden ile sağlıklı bir psikoloji ile yaşamak. Bunların hiçbir önemi yok mu? Okullar, anne ve babalar gençler için başarı istemek yerine mutlu bir yaşam istemeli. Mutlu bir insan zaten başarılıdır fakat sadece başarılı olan birinin kesin kes mutlu olduğundan bahsedemezsiniz.

Nüfus artıyor, kurduğumuz çarpık dünya düzeni milyarlarca mutsuz insanın yığınlar hâlinde yaşamasına sebep oluyor. Zamanla neyin önemli olduğunu öğreneceğiz ve öyle bir noktaya geleceğiz ki Tanrı’mız başarı değil mutluluk olacak.



Bu içeriğe emoji ile tepki ver