Fenerbahçe-Dinamo Kiev maçının 57. dakikasında Ukrayna temsilcisinin 1-0 öne geçmesinden sonra Fenerbahçe taraftarı kızıyor. Dakikalarca Rusya Devlet Başkanı lehine "Vladimir Putin" tezahüratları yapıyor.
Malum futbol maçlarında yapılan tezahüratlar kısa olur. Orhan Pamuk’un bir sayfa süren cümleleriyle slogan atamaz, taraftarlık yapamazsınız. Ya “Yaşa x takımı!” diye bağırır ya da “Şampiyon biziz” türü tezahüratlar yaparsanız.
Aslına bakarsanız “Putin” diye bağıran Fenerbahçeliler destan gibi uzayıp giden nice şeyler söylüyorlardı. Onlar diyorlardı ki:
-Şu yirmi birinci yüzyılın çirkin mabedinde tek tanrı on bir kişinin peşinde koştuğu toptur. Bizi ilgilendiren yegâne şey kazanmaktır.
-Eğer kazanamazsak her türlü çirkinliği yapmak annemizin ak sütü gibi helaldir. Çünkü konu Fenerbahçe’dir.
-Bu sebeple Putin diye bağırırken Rusya size savaş açtı, şehirlerinizi yakıp yıktı, burada kazanacak olsanız bile haliniz budur.
**
Sadece tek bir kelime, tek bir isimle yüceler yücesi bir kısım Fenerbahçe taraftarı neler anlatmıyordu ki…
Dört milyonu aşan Ukraynalı yerinden yurdundan oldu, oh oldu, diyorlardı.
Küçücük çocuklarınızın başına bomba yağdı, ne güzel, diyorlardı.
Açlık sefalet hat safhada hatırlatalım, diyorlardı.
Gencecik evlatlarınız savaşta öldü, yaralandı; kolları, bacakları koptu, biliyorsunuz değil mi, diyorlardı.
Ekmek, ilaç hemen hemen her şey karneye bağlandı. Kilometrelerce devam eden sıraya girip temel ihtiyaçlarınızı bu şekilde karşılıyorsunuz, diyorlardı.
Madem futbol konusunda bizim kafamızı bozuyorsunuz söyleyelim dedik. Biz buradan çıkıp evlerimize gideceğiz, temiz yataklarımızda güven içinde tatlı uykumuza dalacağız. Siz sabaha çıkar mısınız, ne yaparsınız bilemeyiz, diyorlardı.
Bizim çocuklarımız okula gidiyor, sizinkiler metroda geceliyor, diyorlardı.
Değil mi ki futbolda bize meydan okuyorsunuz, şu sefil hayatınızı bir daha yüzünüze vuralım dedik. Zaten sizin hakkınızdan bir Putin gelir, diyorlardı.
İşte bu insanlar Putin diye bağırırken aynı zamanda bunları haykırıyorlardı. En ilkel en insanlık dışı güdülerinin esiri olmuş, bir top uğruna karşı takımın nasıl canını yakarız, nasıl öç alırız hesabı yapıyorlardı.
Bir Putin demek, onun lehinde tezahürat yapmak bunca şey anlamına gelmez demeyin. Gelir, savaş bin bir çeşit sefalet manasına gelir. Bu insanlar hep birlikte hangi ruh haliyle böylesine akıl alamaz bir aşırılığa giriştiler bilemem ama sadece Fenerbahçe’nin adına değil, bizim adımıza da leke sürdüler.
En vahşi en uç taraftarlığın bile en alt seviyede de olsa bir edebi olmalı. Topraklarınız işgal edildi, bunu yüzünüze vurup öcümüzü alıyoruz dememeli.
Nevşin Mengü attığı bu tivitle futbol en toksit konu deyip tezahüratlar üzerinden onkolojik, sosyolojik, psikolojik hatta tüm o lojik bu lojikleri içeren derin mi derin, kimselerin anlayamayacağı bir analiz yapmış.
Putin tezahüratlarının futboldan öte bir boyutu var yazıp taraftarın o anki psikolojisinin fotoğrafını çekmeye çalışmış.
Fakat bu taraftarlık da değildir insanlık da… Olmaz olsun böyle tezahürat dememiş. Ben de diyorum ki böyle topluma böyle taraftar, böyle taraftara böyle TV programcılar, gazeteciler yakışır. Aslına bakarsanız herkes birbirine uygun, bana bu noktadan sonra söz söylemek düşmez.