Zanka

Danimarka yapımı, bu ülkenin eğitim sistemi, okulları, öğretmenleri hakkında fikir veren bir dizi izliyorum. Her yeni bölümde bizim genel tavrımız, usulümüz, anlayışımız, yaklaşımımız niçin böyle, ne yedik ne içtik, kimin neyin hangi kültürünü miras aldık da görev insanı olmaktan çok koltuk insanı olmayı amaç edindik diye düşünüp duruyorum.

Eğer bir hastanenin ya da devlet dairesinin bodrum katındaki küçücük bir çay ocağına müdür atansaydı, o müdür de ülkemdeki her müdür gibi olur, asla farklı bir yola sapmak istemezdi.

Ben daha beş adımda masasına ulaşıp da huzurunda arz-ı endam edebildiğim bir okul müdürüne rastlamadım. Bizdeki müdürlerin özellikleri keskin hatlarıyla belli, asla kişiyi şaşırtmıyor bu çerçevenin dışına çıkmıyorlar.

Son dönemde sosyal medyadaki gelişmelerin; haddi hududu olmayan, artık suyu çıkan iletişimin, yeni nesil baskı uygulama, rahatsız etme hatta taciz etmeye varan kullanımı ile Türk işi müdürün tabiatı iyice yerli yerine oturdu. Adam kayırmacılığının hat safhaya ulaştığı AKP iktidarı dönemi, yine müdürün son şekli, son tavrını almasına müthiş katkıda bulundu.

Müdür ilk iş ne yapıyor, okul yönetimi adı altında WhatsApp gurupları kurup veliyi en kısa zamanda zapturapt altına alıyor. Bakın bahsim özel okullar değil, devlet okulları. Hem buradan özel okullara karşıyım diye ahkâm kesip hem de inanmadığım bir davranışa girerek çocuğumu özel okula göndermiyorum. Bu sebeple devletin okulunu; müdürü, yapısını, işleyişi ve mantalitesini gayet iyi biliyorum. Özel okullardaki müdürleri, işleyişi çocuklarını bu okullara gönderenler yazsın.

Konu dağılmasın… Öğretmen nasıl öğrencisini boşlamıyorsa, müdür de WhatsApp gurupları vasıtasıyla velileri boşlamıyor. Müdürün istekleri, nasihatleri, ardından efendim uyarıdır dediği azarları, ipe sapa gelmez, oku oku sonuna ulaşamadığınız, noktası virgülü olmayan, anlamak için özel çaba isteyen, tarzanca yazılmış upuzun mesajları hiç ama hiç bitmez. WhatsApp gurupları deyip geçmeyin, geçenlerde koca bir partide krize neden oldu.

Müdür bu gruplarda her konu hakkında yazabilir. Hatta kimi zıvanadan çıkmış mesajlarında, canının sıkkın olduğunu, bir ihtimal özel yaşamında, aile hayatında yolunda gitmeyen şeyler olduğunu bile sezebiliyorum.

Müdür WhatsApp gruplarında il ve ilçe teşkilatlarına zaman zaman ayar verip “Daha gayretli olun!” Diye kükreyen politikacı gibidir.

Cuma günü okul çıkışında İstiklal Marşı okunmadan önceki konuşmasında, mecliste muhalif partilere verip veriştiren, onları başarıyla püskürten iktidar partisi milletvekili gibidir.

Müdür veli toplantılarında salı günleri grup toplantıları yapan siyasi parti lideri gibidir.

Sonra müdür dediğin gösterişlidir. Danimarka dizisinde izlediğim, çay ocağını andıran, basit eşyalardan, mütevazı masa ve kitaplıktan ibaret, kapısı açık, öğrenci ve öğretmenlerin suyolu ettiği, teklifsizce girip çıktığı küçücük bir odaya sahip değildir.

Çalıştığı, çok mühim kararlar alıp ara ara gözlerini uzaklara dikerek müreffeh gelecekler düşlediği odanın Allah muhafaza vali odasından aşağı kalır yanı yoktur.

Ben duvarına üç adet devasa büyüklükteki ekranlara sahip TV yerleştirilmiş müdür odası gördüm. Yine devasa büyüklükte masası, gözleri kamaştıran halısı, avizesi olan müdür odası gördüm.

Müdür dediğin güya işini bilir ya... Her fırsatta satışını hızlandırmak üzere reklamı yapılan bir mal gibi kendi tanıtımını yapar. Başarısını, öğrenci için saçını nasıl süpürge ettiğini anlatır. Bu konuşmalar öylesine uzar ki hiç bitmeyecek sanırsınız ve öyle bir edayla anlatır, size öyle bir yük yükler ki müdür babasının hayrına çalışıyor, maaş almıyor sanırsınız.

Müdür takıntılı bir şekilde veliye başarılı bir insan olduğunu ispat etmek ister. Bu konu onun için çok hassas ve hayati öneme sahiptir. Öyle ki okuldan da öğrenciden de öğretmenden de önemlidir. İyi de üstün şahsını bir okula müdür olarak biz, yani veliler atamıyor ki. Niçin bu eziyeti bize reva görüyorsun?

Sonra madem pazartesi günleri sabahın ayazında, cuma günleri yorgunluk ve bıkkınlığın tavan yaptığı okul çıkışında uzun uzun konuşacaksın, niçin bu konuda kendini geliştirmiyor, düzgün cümleler kurmuyor, akılcı, hoş bir hitap geliştirmiyorsun? Madem WhatsApp vasıtasıyla destanlar yazacaksın niçin hiç değilse kelimeleri doğru şekilde yazamıyor, cümle sonuna nokta koyamıyorsun?

Koltuğun büyüğü küçüğü, mahiyeti, koltuk sahibinin görevi… Tüm bunların hiç bir önemi yok. Koltuğu gören zıvanadan çıkıyor. Giyimi kuşamı, duruşu, bakışı, konuşması değişiyor. Herkes koltuk istiyor, iş yapmaktan çok baş olmak, buyurmak, caka satmak istiyor. Siyasilerin sergiledikleri tavırları sergilemek için bir fırsat bulmak hayat gayesi hatta kutsal amaç. Çay ocağının müdürü de olsanız böyle, devlet dairesinde ya da devlet okulunda müdür olsanız da böyle.



Bu içeriğe emoji ile tepki ver