Zanka

Bu hafta için dincilerle faşistlerin en çok sevdiği, uygulamaktan keyif aldıkları yasak kavramı üzerine bir şeyler yazmayı planlıyordum ki dün gece büyük şehirler ile Zonguldak'ta uygulanacak sokağa çıkma yasağı haberi geldi. 

Yıkıcı depremler, Suriye’de verdiğimiz şehitler gibi önemli haberlerde olduğu gibi bu gelişmeyi ve sonrasında yaşananları sosyal medyadan takip ettim.

Karar açıklanır açıklanmaz sokaklarda inanılmaz bir keşmekeş yaşandı, insanlar sel olup aktı.

Ey vatandaş, niçin böyle bir işe giriştin, hiç mi aklın yok, niçin bu kadar cahilsin, zaten hep öyleydin böyleydin, diyecek değilim.

Ey bu kararı verip hazırlık yapmadan plansız programsız şekilde açıklayanlar, hiç mi insan psikolojisi bilmiyorsunuz, insanların kontrolsüz şekilde sokaklara döküleceği hiç mi aklınıza gelmedi…

Onca heyetler kurullar oluşturdunuz, bakanlar ile yardımcıları, müsteşarlar, bürokratlar, olmadı danışıp soracağınız muhalif partiler var.

Bu yasağı talandan mal kaçırır gibi nasıl aldınız, hiç mi kafa kafaya verip düşünmediniz, kimse akıl yürütmedi mi kimse toplum refleksi demedi mi? 

Kimse böyle bir işe kalkışırsak bir gecede virüsü kapacak binlerce insanı iki günlüğüne eve tıkmış oluruz demedi mi?

Bizi yönetenler akla mantığa uygun kararlar alabiliyor mu? Şimdi onca insanın onca emeği boşa gitti. Hastanelerde yılmadan çalışırken virüsü kapıp hayatını kaybeden hasta bakıcılar, temizlik görevlileri, hemşireler ve doktorları ne için ebediyete yolcu ettik. Salgını kendi elleriyle büyüten yöneticiler için mi?

Ne mi yapmaları gerekiyordu:

Bugün minerallerin arasından bile yazı kayıyor. Evde kalın sokağa çıkmayın diyor. Trafik ışıklarında evde kal yazıyor.

Her yerde anonslar yapılıyor, elinizi nasıl yıkayacağınıza varana kadar bilgi veriliyor.

Dört-beş gün önceden sokağa çıkma yasağı ilan edileceği haber verilmeliydi. Evde kal, elini şöyle yıka, maskeni tak duyuruları gibi vatandaşın sakin olması, bir anda sokağa dökülmemesi, yasak süresince belli koşullarda alışveriş yapabilme imkânının olduğu bildirilmeliydi.

Bu haber gece değil, mesai saatleri içinde verilmeliydi. Çünkü gece verilen haber panik, yokluk ve yoksunluk algısı yarattı.

Kimse vatandaşı suçlamasın, vatandaş hata yaptığında cezalandırılmıyor mu? Sokağa çıkan yaş almışlara, yirmi yaş altındaki çocuk ve gençlere para cezası kesmediler mi?

Peki, bu akıl almaz hatayı yapan yöneticiler sebep oldukları vahametin sorumluluğunu üstlenecek, istifa edecekler mi?

Etmezler çünkü el kaza birinci gayeleri hizmet etmekse ikinci gayeleri koltuklarını korumaktır.

Hepimiz biliyoruz ki genelde birinci gaye ile ikinci gaye yer değiştirir.

Vatandaş suçlu, niçin mancınıkla fırlatılan taş hızında dışarı hücum ettiler ki deme hakkına sahip değiliz.

Herkes eğitimli, akıllı, ön görü sahibi, kibar, aşırılıktan uzak, genel ahlak kurallarını yalayıp yutmuş ahlak felsefesi üreten filozoflara dönüşmüş olsa bugün başımızdaki insanlara ihtiyaç kalır mıydı? Düşünün.



Bu içeriğe emoji ile tepki ver