Zanka

İnsan Kulu Hayri, adı üstünde kula kulluk eder…

İnsan yaratmıştır Hayri’yi. Parasıyla beslemiş, şan şöhret ile büyütmüş, koltuk ile var etmiştir…

Sabah, öğle, ilkindi… Beş vakit düğme ilikler, el etek öper, yerlere kadar eğilir selam verir Hayri…

İnsan Kulu Hayri’nin ibadeti de böyle olur haliyle…

Menfaatine tapar, paraya secde eder…

***

Bir bakmışsın Hayri’nin bıyıkları sakalına karışmış, olmuş top sakal…

Bir bakmışsın uçları sivrilmiş aşağıya inmiş…

En son badem şeklinde görmüşler Hayri’nin bıyığını…

 ***

Hayri önemli adamdır her devirde…

Üniversitede profesör olmuş çalıp çırptığı teziyle…

Değişen her rektöre her türlü muamele mevcuttur Hayri’de…

Cuma namazı kılan rektörün hemen sağında saf tutar camide…

Rektör değişir asortik olur…

Hayri hemen salon beyefendisi…

Davette, toplantıda saatlerce hazırolda bekler Hayri…

 E, kula kulluk etmek zor, ne yapacaksın be Hayri…

***

Bazen iş adamı olur. Zengin Hayri hemen şehrin kanaat önderi olur.

Mühim adam olmanın gereği yerel gazete çıkarır, aklına estikçe yazıverir…

Bir yazar ki Hayri, tüm siyasiler pek değerli, ne mal erkânına laf eder, ne mâli…

Şehrin futbol takımına da yamandın mı tamam oldun Hayri…

Takımın kravatlı yöneticilerinden biri olmadan hiç kodaman olunur mu be Hayri?

***

Dostu güçlü adamdan seçmeli…

Her milletvekili ile bakanı şehrin girişinde dört ayak üzerinde bekleyip karşılamak lazım Hayri…

Yan yana fotoğraf da çektirir sosyal medyaya koyar İnsan Kulu Hayri.

Bir de çok adaletlidir bu Hayri. Karısına da aynı ayar bilezik alır metresine de…

Kendinden başka herkes yalancı, kaypak, namussuz, hergele…

Kendi namus timsali, erdem sahibi, yüce insan Hayri…

***

Bir bakmışsın, devlet kurumunda Müdür Bey Hayri…

Koltuk bu ya! Çok sever, her fırsatta sarılır, öper, okşar onu Hayri…

İktidarda kim varsa kulluk etmeye hazır…

Laf edene söver, yüz çevireni vatan haini ilan eder, koltuğunu korur kollar…

Daha büyüğünü, daha süslüsünü hayal eder ama tavşan gibi de korkaktır Hayri…

Ulan Hayri! Seni kim yarattı, ne bu halin, niye kula kulluk edersin, desen…

Utanmadan: ‘’Kimseden korkmam ben, bir Allahtan korkarım.’’ der Hayri.

Allah’tan kork be Hayri! Allah’tan kork!

***

Oldukça eski olan bu yazıyı ne zaman yazdığımı bile hatırlamıyorum. Geçen gün aklıma düştü, arayıp tarayıp buldum, bulup okuyunca da yüzümde koca bir tebessüm belirdi, aklıma bir dünya şey üşüştü. Yazıyı o dönem köşe yazısı yazdığım Sivas’ın yerel gazetesine yolladığımda, yayın müdürü: “Güzel olmuş ama biraz değiştirsek olur mu? Hayri’ye benzeyen bir tanıdığım var, okuduğunda mutlaka üzerine alınır, üstelik adı da Hayri, ismi başka bir şey yapalım.” dedi. Çok şaşırmıştım, söyleyecek şey bulamamıştım. Bu Hayri kimdir, hangi koltuğu işgal etmektedir, diye sormak içimden gelmedi. Zaten sorsam da söylemezdi. Hayrileri Haluk mu yaptık Harun mu yaptık tam olarak hatırlamıyorum. O zaman şans eseri bir adamı tam ismiyle portre etmişim, diye düşünüp bu tesadüfe bir anlam verememiştim, sonra saflığıma, aptallığıma gülüp sadece güç ve iktidarı takıntı haline getiren ihtiraslı, hırslı insanları gözleyip yazmışım, öylesine çoklar ki birinden birine isabet ediyor, demiştim.

Ayrıca ilk romanım Kasaba’nın çıkış noktası bu yazı oldu. Oldukça uzun bir hikâyenin ikinci kısmının iskeletini oluşturdu. Şimdi düşünüyorum da bizim zamanımızın siyah önlük giymiş, saçına iri kurdele bağlamış bir kız öğrencinin, küçük kafasını mikrofona uzatarak okul müsameresinde bağıra çağıra okuduğu şiirlere benzeyen bu basit ve kısacık yazıdan neler çıktı neler…




Bu içeriğe emoji ile tepki ver