Devletçi bir ekonomi uygulamıyorsun, her şeyi satıp savmışsın. Bu yüzden üretim manasında yönetecek bir ekonomin yok.
ABD gibi kapitalist bir ülke de değilsin. Dış ülkelere yatırım yapan devasa şirketlerin yok. Dolayısıyla bu şirketlerin devamlılığını sağlamak için kendine sömürecek ülkeler yaratma derdin yok ve bu sözde kapitalist ama aslen sömürge olan küçük ülkeleri de güya koruma kollama görevin yok.
Yani dış pazar ve petrol için dünyayı kana bulayıp Rusya ve Çin ile kapışma durumun yok.
Batı ülkeleri gibi vatandaşının insani koşullarda iyi eğitim, sağlık ve adalet hizmetlerinden yararlanması gibi bir derdin yok.
Çin gibi ağır sanayi ve teknoloji üretiminde liderliğe koşma amacın yok.
Dengede tutmaya çalıştığın fakat onu da beceremediğin topu topu birkaç cemaat ve tarikatla menfaat ilişkisi ile otomatiğe bağladığın sıcak para giriş ve çıkışından ibaret bir ekonomin var.
Teröristle anlaşma yapmazsan, komşu ülkelerin toprak bütünlüğüne saygı gösterir sınırlarını her önüne gelene açmazsan, terörü de kontrol altına alma hatta bitirme imkânın var.
Yani aslında yönettiğin hiç bir şey yok. Yine de olmuyor.
AYDIN ŞIMARIKLIĞI
Nedense aydın, halk diyerek kendinden ayrı tuttuğu kitleden sürekli bir şeyler talep eder. Haksızlığa uğrayınca "Halk beni niçin savunmuyor, Allah belasını versin halkın" der. Hapse düşünce, "Ben acı çekiyorum, halk da bugün olmazsa yarın daha beter acı çekecek" diye kendini avutur mesela.
Şiiii! Halk kime diyorum niçin bu kadar cahilsin azıcık oku, der. Yani azizim bu aydınlar sanki babasının alacaklısı gibi sürekli halktan bir şeyler talep eder. Ne hakkınız var! Siz ne verdiniz halka? Gece demediniz gündüz demediniz aç susuz köyleri dolaşıp okuma yazma seferberliği mi başlattınız. 1920'lerde Finlandiya'daki Snellman gibi halkı bilinçlendirmek adına aydınlar hep bir olup ayağa mı kalktınız? Ne yaptınız! Ne yaptınız da gerine gerine ne istiyorsunuz?
MISIR RAHİPLERİNDEN GÜNÜMÜZE
Mısır'da firavun mezarlarını talan edenler ilk olarak Mısır rahipleri olmuş. Yüzlerce mumyayı mezarından çıkarıp değerli takılarını, mezardaki değerli eşyaları çalıp tekrar mumyaları sarıp sarmalayıp yerleştirmişler. Bunu bir dönem o kadar çok yapmışlar ki ticaret haline dönüştürmüşler. Kim yapıyor? Rahipler. Kimi soyuyorlar? Ölümden sonra dirileceğine inanılan ölüleri. Bu inancı yayan ve öğreten kim? Mısır rahipleri.
Hristiyanların ruhban sınıfını düşünün. Avrupa’da en çok zulüm, talan, ölüm, işkence onların eliyle yapılmış. Bugün Avrupa seyahatlerinde içine girebilmek için hatırı sayılır Eurolar verilen, barok bilmem ne tarzındaki dev katedralleri, açlık ve sefaletten kırılan binlerce insanın kanıyla inşa etmişler. Daha neler neler, say say bitmez. Cadı avları, mezhep savaşları...
Oradan gelelim İslam'ın din âlimleri, tarikat şeyhleri ve cemaatlerine. Anlatmaya gerek var mı? Her dönem dini öğretme ve yayma bahanesiyle dini tekeline alan hacılar hocalar başımızın belası oldu. Bir de bunlar ayrıcalıklıdır malum. Eskiden toplum içinde küçük bir grup okuma yazma bilirmiş. Şimdi öyle mi? İşte orda din işte orda kitabı. İmanı olan alır okur, kendince yaşamaya çalışır. Daha size ne gerek var. Ne işe yarıyorsunuz çalıp çırpmaktan, insanları provoke etmekten, yaşadığınız coğrafyayı kana bulamaktan başka.