Sabah olunca kent soylusu apartman dairelerinin gölgesine, şehrin yerlisi motorlu araç dedikleri tenekelerin homurdanırken çıkardıkları egzoz dumanına uyanıyoruz.
Zamanın hükmünü onlar sürüyor. Biz ise yaşadığımızı sanıp belirlenmiş birkaç vaktin içinde kaybolmuş, her sabah aynı döngüde debelenmek üzere güne başlıyoruz.
Kimi zoraki bir iyimserlikle ve ona öğretilmiş bir şekilde suni bir neşe yayma peşinde, kimi söylene söylene, gözünü bile ovalama ihtiyacı hissetmeden şarj edilmiş bir telefon, kurulmuş bir saat ve tıpkı bir makine gibi güne başlıyor.
Keşke diyorum ara sıra yeni bir güne uyanmasak da daha önce görmediğimiz, vâkıf olmadığımız şeye uyansak. Sonra yine kent soylusu apartmanlarla, homurdanarak yüzümüze pis nefesini üfleyen şehrin yerlisi tenekelerin arasında yaşamımızı sürsek.
Yaşam dedim ama hata ettim. Onların eşyası olmaya devam etsek... Betonla teneke bizden daha gerçek bizden daha canlı.
Her yeni gün pis, sonucu olmayan bir kavga. Zaten kimselere de günaydın demem. Çünkü burada herkes ilahiyatçı herkes siyaset bilimci, çocuklar oyun aralarında büyüklerini taklit edip partizanlık yapıyor.
Bir an bile duraksamayan kör çekişmenin kulakları sağır eden saçmalıklar senfonisinde bu aralar istifa metinleri revaçta; rencide olanlar, rencide edenler, yastık altındakileri isteyenlerin sesleri kulaklarımızda yankılanıp beynimizde patlıyor.
Dayanılacak ıstırap değil. Alışmışız dayanıyoruz. Her sabah aynı şeyleri okuyalım, görelim ve dinleyelim diye bin tane şamanın bir araya gelip sonsuza dek lanetlediği bir topluluğuz.
On yıl önce de yastık altındakileri çıkarın diyorlardı şimdi de. Bari ara sıra insaf edip altınların, dolarların üstündeki yastıkları kaldırın deseler. Hatırı sayılır bir jest, minnettarlık duymamıza neden olacak büyük bir iyilik olurdu.
Modern çağın dayattığı yaşamı sürerken, modern çağın yarattığı yönetim düzeninde, modern çağ demokrasisinin başımıza taç ettiği çarıklı burjuvazi sıkılıp siyaset yapmaya karar veriyor ve şaşmaz süreç işlemeye başlıyor.
Saroscu, vatan haini, Yahudi lobisi, faiz lobisi (mevsimine göre soğan lobisi) dış güçler, maşa, batının uşakları şeklinde alt alta yazıp cebine attığı listeyi çıkarıyor.
Gözlerini kısıp başını kâğıda doğru uzatıyor, işaret parmağını kararsız bir şekilde dudaklarına götürüp düşünüyor ve bir süre sonra aynı parmak listede geziniyor. Listedeki sıfatlardan birini seçip şekli şemaili olmayan cümleler kuruyor, arada belagat şehvetine kapılıp konuşmasına renk ve heyecan katıyor.
Düzen kendi kendine işliyor, çarklar çok önceleri yerli yerine konmuş, aslında o, konuşmaktan başka şey yapmayarak modern yaşamda üst düzey post modern siyaset icra ediyor. Tüm bu sözlü çırpınışlar ülkede bir şeyler yolunda gitsin diye değil, yolunda gidiyor gibi gözükmezse iktidardan inerim diye…
Başımızda çok uzun süre kalanların yüzleri eskiyor, hafızaları zayıflıyor, konuşmaları tekrardan ibaret kulakları tırmalayan anlamsız sözlere dönüşüyor, zihinlerinin zayıflamış çatlamış duvarları arasında sayılı sözcük yankılanıp duruyor. Keşke bir sabah uyansak…